- Şekil Serbestisi ve Sözleşmelerin Türkçe Düzenlenme Zorunluluğu
Türk Borçlar Kanunu (“TBK”) sistematiği, kural olarak, sözleşme özgürlüğü ilkesini benimsemiştir. Bu kapsamda TBK’nın 12. maddesi, sözleşmelerde şekil serbestisini düzenleme altına almıştır. Maddeye göre sözleşmelerin geçerliliği, kanunda aksi öngörülmedikçe hiçbir şekle bağlı değildir. Bu durumda taraflar, eğer kanunlarda aksi yönde bir hüküm yoksa, herhangi bir şekil şartına bağlı olmadan sözleşme düzenleyebilirler.
Bu çerçevede, sözleşmeler düzenlenirken diğer kanunlarda bulunan şekil şartlarının da göz önüne alınması gerekmektedir. 1926 yılında kabul edilen 805 sayılı İktisadi Müesseselerde Mecburi Türkçe Kullanılması Hakkında Kanun (“Kanun”), bir nevi sözleşmelerde şekil şartlarını hüküm altına alan bir kanundur. Toplamda 9 maddeden oluşan Kanun’un 1. maddesine göre, Türk tabiiyetinde bulunan her nevi şirket ve müesseseler, Türkiye dahilindeki her türlü işlem, sözleşme, haberleşme, hesap ve defterlerini Türkçe tutmakla yükümlü kılınmışlardır. Buna göre TBK’nın 12. maddesinin atfıyla, Kanun uyarınca Türk şirketler sözleşmelerini Türkçe olarak hazırlamak yükümlülüğü altındadır. Ancak bu zorunluluğun Türkiye dahilindeki işlemler ve sözleşmeler için olduğu unutulmamalıdır.
Kanun’un 2. maddesinde ise, yabancı şirket ve müesseseler için benzer bir zorunluluk öngörülmüştür. Maddede, yabancı şirket ve müesseselere, Türk kişiler ve kuruluşlarla yaptıkları yazışmalar ve işlemlerin, kurdukları temasların, resmi daireler ve makamlara ibraz etmek zorunda oldukları evrak ve defterlerin Türkçe olması zorunluluğu yüklenmiştir. Bu noktada, yabancı şirketlerin Türkiye’deki şubeleri veya temsilciliklerinin de, yabancı müessese olarak kabul edilerek madde kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu doğrultuda 2. maddede, 1. maddeden farklı olarak, yabancı şirket ve müesseselerin birbirleri ile yapacakları sözleşmelerin Türkçe olması zorunluluğu hüküm altına alınmamıştır.
Kanun hükümleri uyarınca, iki Türk şirketin Türkiye dahilinde yapacakları sözleşmenin Türkçe olması zorunludur. Buna karşın, iki yabancı şirketin yapacakları sözleşmenin ise, 2. maddenin lafzından anlaşılacağı üzere, Türkçe olma zorunluluğu bulunmamaktadır. Bu noktada önem arz eden husus, bir Türk ve bir yabancı şirketin kendi aralarında yapacakları sözleşmelerde Türkçe kullanılmasının zorunlu olup olmadığıdır.
- Öğreti ve Yargıtay Kararları
Sözleşmelerin Türkçe olarak düzenlenmesi zorunluluğu konusunda öğretide farklı yönde görüşler bulunmaktadır. Kanun’un kapsamının belirlenmesi ve Kanun’a aykırılık halinde sözleşmelerin geçerliliği bakımından ileri sürülen görüşler ayrışmaktadır. Bir görüşe göre, Kanun’un 2. maddesinde mukavele kelimesinin zikredilmemiş olması bilinçli bir tercih olup, yabancı şirketlerin Türk şirketlerle yapacağı sözleşmelerde herhangi bir dil sınırı bulunmamaktadır. Diğer bir görüşe göre ise, mukavele kelimesinin 2. maddede açıkça zikredilmemesinden hareketle bu yönde bir yorumda bulunulmamalıdır. Buna göre, sözleşmeler de çok taraflı bir muamele (hukuki işlem) olup, 2. maddede yer alan muamele kelimesinin kapsamına sözleşmeler de girmektedir. Dolayısıyla, Türk bir şirket ile yabancı bir şirket arasında imzalanan sözleşmelerde Türkçe kullanılması zorunludur.
Konuyla ilgili olarak Yargıtay nezdinde ise henüz bir görüş birliği bulunmamaktadır. Örneğin Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2007/5129 E. ve 2007/9050 K. sayılı bir kararında “805 sayılı “İktisadi müesseselerde Mecburi Türkçe Kullanılması Hakkındaki Kanun’un 1.maddesinde Türk şirket ve müesseseleri için Türkçe kullanılması zorunlu tutulan iş ve işlemler arasındaki “mukavele”lerin aynı Yasa’nın 2. maddesinde yabancı şirketler ve müesseseler açısından sınırlı sayıda sayılan iş ve işlemler arasında gösterilmemiş bulunmasına… göre temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.” şeklinde hüküm kurmuştur.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, yine benzer yönde 1986/4231 E. ve 1986/5032 K. sayılı kararında, “Türk şirketleri ile müesseselerin yabancı şirket ve müesseselerle Türkçe dışında bir dil ile yapılan sözleşmelerin geçerliliğinin yasaklanmamış bulunmasına göre, temyiz itirazlarının reddiyle yerel mahkeme kararının onanması gerekmiştir.” ifadelerini kullanarak Türk şirketlerin, yabancı şirketlerle yapacakları sözleşmelerde Türkçe dilinin kullanılması zorunluluğunun bulunmadığı yönünde bir karar vermiştir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi karşı yöndeki 2014/1385 E. ve 2014/3815 K. sayılı bir kararında, “taraflar arasında düzenlenen sözleşme aslı İngilizce olarak tanzim edilmiş olup, 805 sayılı İktisadi Müesseselerde Mecburi Türkçe Kullanılması Hakkındaki Kanun uyarınca tahkim şartının geçerli olmamasına göre, davalı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.” şeklinde hüküm kurmuş ve sözleşmelerin Türkçe yapılma zorunluluğuna atıfta bulunmuştur.
- Kanun’a Aykırılığın Yaptırımı
Kanun’un 7. maddesine göre, Kanun’a aykırılığın cezai yaptırımı yüz günden az olmamak üzere adli para cezasıdır.
Kanun’a aykırılığın hukuki yaptırımı ise, Kanun’un 4. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre, Kanun’un 1. ve 2. maddesine aykırılık halinde; aykırı olarak düzenlenen evrak ve belgeler, şirket ve müesseseler lehine dikkate alınamayacaktır. Ancak bu konuda da, hukuka aykırılığın niteliği konusunda öğretide farklı görüşler bulunmakla birlikte, Kanun’a aykırı sözleşmelerin düzenlenmesi halinde, sözleşmenin geçersizliği veya herhangi bir uyuşmazlıkta sözleşmenin dikkate alınamaması savunulabilecektir.
- Sonuç ve Değerlendirme
Global dünyada ve günümüz ekonomik koşullarında, yabancı uyruklu şirketler ve kişilerle birçok iş ve işlem yapılmaktadır. Haliyle bu işlemler yabancı bir dilde yürütülebilmekte, sözleşmeler de yabancı dilde imzalanabilmektedir. Hatta, yabancı bir dilin ötesinde, kodlama dilinde hazırlanan ve yalnızca bilgisayar tarafından okunabilen akıllı sözleşmeler yıllardır kullanılmaktadır. Konuyla ilgili olarak, Kanun’un halen yürürlükte olması ve Türk yargı organlarınca bir içtihat birliği bulunmaması nedeniyle, yabancı dilde imzalanan sözleşmelerin Kanun kapsamında uygulanabilirliği noktasında soru işaretleri bulunmaktadır. Bu soru işaretlerinin giderilmesi ve Kanun kapsamında herhangi bir yaptırıma maruz kalınmaması amacıyla, sözleşmelerin Türkçe dilinde de düzenlenmesi faydalı olabilecektir. Türk şirketlerin yabancı imza yetkilisi için, yetkilinin ana dilinin Türkçe olmaması nedeniyle yabancı dilde bir sözleşme düzenlenmesi gerekiyorsa, bu durumda Türkçe sözleşmenin esas sözleşme olacağı, yabancı dildeki sözleşmenin de Türkçe sözleşmeye referans olması bakımından imzalandığı bir senaryo çözüm olabilecektir. Ayrıca, yabancı yetkilinin maddelerin tercümesini ve sözleşmenin hükümlerini anladığını şerh düşerek sözleşmeye imza atması da sözleşmenin geçerliliği ile ilgili diğer bazı sakıncaları gidermeye yardımcı olabilecektir.
Bilgilerinize sunarız.
GÜNGÖR HUKUK BÜROSU